Maazi, sadece yemek yenilen bir yer değil. Çanakkale’nin toprağını, denizini, kültürünü tabaklara taşıyan bir anlatıcı gibi. Lezzetle, zarafetle, samimiyetle anlatıyor hikayesini her lokmada biraz geçmiş, biraz bugün.
Bazı restoranlar sadece yemek sunmaz, bir hikaye anlatır. Maazi'de onlardan biri. Çanakkale’nin kalbinde, geçmişe saygı duyan ama bugünün mutfağını da ustalıkla sunan bir yer. İsmi gibi, “maziye” sahip çıkan bir sofra kuruyor önünüze.
Burada her tabak, doğadan ve bölgeden ilham alıyor. Menüde dolaşırken bile bir heyecan başlıyor; çünkü her şey tanıdık ama bir o kadar da özgün.
Sofraya ilk olarak zeytin ve mozarella geldi. Sade ama lezzetli bir başlangıçtı; zeytinlerin aroması güzeldi, mozarella ise taptazeydi. Ardından ferah ve asiditesi tam kıvamında bir ceviche denedik.
Deniz mahsullü linguine, Ege’nin tuzunu, yosununu, deniz kokusunu tabağa taşımış gibiydi. Yanına söylediğimiz mevsim salatası tazecikti; malzemeleri özenle seçilmiş, sade ama dengeli.
Arancini ise dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık ve tam kararında pişmişti.
Ama geceye damga vuran iki tat vardı:
Bu gönderiye henüz yorum yapılmamış.